2050 yılına kadar küresel sıcaklık artışının dünya ekonomisinde yüzde 19’luk bir gelir kaybına neden olacağı ve bu durumun yıllık 38 trilyon dolarlık bir ekonomik zarara denk geldiği belirlendi. Potsdam İklim Etkileri Araştırma Enstitüsü’nde görevli bilim insanları, dünya genelinde 1600’den fazla bölgeden elde edilen verileri kullanarak değişen iklim koşullarının ekonomik büyüme üzerindeki etkilerini değerlendirdi. Yapılan araştırmaya göre, karbon emisyonlarının azaltılması durumunda bile, küresel sıcaklık artışı nedeniyle 2050 yılına kadar yüzde 19’luk bir gelir kaybı yaşanabilir. Bu zararın, iklim değişikliğini sınırlamak için gereken maliyetin altı katı olduğu belirlendi. Küresel sıcaklık artışının dünya ekonomisine yıllık 38 trilyon dolarlık zarara yol açabileceği tahmin edilirken, 2050’ye kadar bu rakamın yıllık 19-59 trilyon dolar arasında olabileceği öngörüldü.
Araştırmaya göre, ABD ve AB gibi gelişmiş ülkelerin yanı sıra Güney Asya ve Afrika gibi bölgelerde ciddi ekonomik kayıplar yaşanması bekleniyor. Araştırmanın baş yazarı Maximilian Kotz, iklim değişikliğinin tarımsal verim, iş gücü verimliliği ve altyapı gibi unsurlar üzerindeki etkileri nedeniyle bu bölgelerin en fazla etkileneceğini belirtti. Çalışmayı yöneten Leonie Wenz ise iklim değişikliğinin gelecek 26 yıl içinde tüm ülkelerde büyük ekonomik zararlara yol açacağının altını çizdi. Emisyonların azaltılması gerektiğini vurgulayan Wenz, aksi takdirde ekonomik kayıpların 2100 yılına kadar küresel ortalamada yüzde 60’a varabileceğini ifade etti.
Potsdam Enstitüsü Karmaşıklık Bilimi Araştırma Departmanı’ndan Anders Levermann ise iklim değişikliğinin etkilerinin adaletsiz olduğunu söyledi. Tropik bölgelerdeki ülkelerin, zaten sıcak olmaları nedeniyle ekonomik kayıpların en fazlasını yaşayacaklarını belirten Levermann, iklim değişikliğinden en az sorumlu olan ülkelerin en fazla zarar göreceğini ifade etti. Yenilenebilir enerji sistemlerine geçişin önemine değinen Levermann, petrol, gaz ve kömür yakıtlarının bırakılması halinde gezegenin sıcaklığının dengelenebileceğini belirtti. Sonuç olarak, iklim değişikliğinin ekonomik ve sosyal boyutlarının göz ardı edilmemesi gerektiği ve yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelik stratejik değişikliklerin yapılması gerektiği vurgulandı.