Temmuz ayının yaklaşmasıyla birlikte, “asgari ücrete ara zam” talepleri giderek artış gösteriyor.
Geçtiğimiz yıl Aralık ayında bir araya gelen Asgari Ücret Tespit Komisyonu, 2025 yılı boyunca geçerli olacak asgari ücreti brüt 26.005,50 TL, net 22.104,67 TL olarak belirlemişti. Bu karar, işveren ve hükümet temsilcilerinin oy çokluğuyla alınmıştı. İşçi temsilcisi Türk-İş, zam taleplerinin kabul edilmemesi nedeniyle komisyonu terk ettiğini ve artık burada yer almayacaklarını kamuoyuna bildirmişti.
Asgari ücret, yüzde 30 oranında artış ile net 22 bin 104 TL’ye çıkmasına karşın, hayat pahalılığı karşısında hızla erimeye başladı. Dört ay içinde gerçekleşen TÜFE artışı yüzde 13,36 olarak kaydedilirken, asgari ücret bu süreçte 2 bin 605 TL değer kaybetti. Bu durum, çarşı-pazar fiyatlarıyla örtüşmeyen TÜİK verileriyle de doğrulanıyor.
Eşya fiyatlarındaki artış, memurlardan emeklilere, dul ve yetimlerden esnafa kadar geniş bir kesimi etkiliyor. Milyonlarca insan, yeni yılla birlikte maaşlarına yansıyan düşük oranlı artışlarla az da olsa nefes alıyor, ancak ardı ardına gelen zamlarla bu artış birkaç ay içerisinde etkisini kaybediyor ve geçinme mücadelesi sürüyor.
Yılbaşından bu yana yapılan yüksek zamlarla, 14 bin 469 TL emekli maaşı alanların ve asgari ücretlilerin ay sonunu getirmesi artık mümkün olmaktan çıkmış durumda. Örneğin, 5 Nisan itibarıyla elektriğe yapılan yüzde 25’lik zam, yurttaşların günlük yaşamında sık kullandığı ürünlerin fiyatlarına da aynı oranda yansıdı. BOTAŞ, sanayideki doğalgaz satış fiyatında ortalama yüzde 20, elektrik üretim santrallerinde ise yüzde 24 artış gerçekleştirdi. Bu zamlara bağlı olarak, fabrikalardan çıkan ürünlerin fiyatları da artacak, milyonlarca dar gelirli daha da yoksullaşacak.
17 milyon emekli, dul ve yetim, yaz döneminde zam beklentisiyle temmuz ayını dört gözle beklerken, yaklaşık 10 milyon asgari ücretli de 2026 yılı başını beklemek zorunda. Zira 2024 Aralık ayında yeni asgari ücret olarak net 22 bin 104 TL belirlenmişti. İşçi kesiminin temsil edilmediği komisyonun onayıyla asgari ücret, siyasi otorite ve işverenlerin oylarıyla bir yıl süreyle sadece yüzde 30 artırılmıştı.
Asgari ücretin geçerlilik kazandığı 1 Ocak’tan beri, hayat pahalılığı karşısında alım gücü hızla düşerek açlık sınırının altında kalmış durumda. Türk-İş’in nisan rakamlarına göre, dört kişilik bir ailenin geçinebilmesi için gerekli minimum miktar “açlık sınırı” 24 bin 035 TL’ye ulaşmışken, yoksulluk sınırı da 78 bin 292 TL olarak tespit edildi. Asgari ücretin açlık sınırını 1.931 TL ile aştığı görülüyor. Bu farkın, önümüzdeki aylarda daha da büyük bir seviyeye ulaşması bekleniyor.
Tüm bu gelişmeler karşısında, 22 bin 104 TL ile yeni ücretin geçerli olacağı 2026 yılının Şubat ayına kadar 10 milyona yakın asgari ücretlinin nasıl geçineceği sorusu kafalarda belirmekte. Zira, bu zamlı ücretin emekçilerin cebine girmesine 9 ay more var.
Geçen yıl, patronların talebi doğrultusunda Temmuz ayında asgari ücrete ara zam yapılmamıştı. Aralık ayında belirlenen yeni ücretin 2025 yılı için bir yıllık geçerliliğini koruması yönünde yine savunmalar yapılmıştı. Siyasi iktidar, patronların isteklerine uyarak 2025 yılı için asgari ücreti oy çokluğuyla belirlemişti. Ancak mevcut ücret düzeyi, emekçilerin Şubat 2026’ya kadar ayakta kalmasını olanaksız hale getiriyor.
Patronlar ne kadar karşı çıksa da, Temmuz ayında asgari ücrete ara zam yapmanın kaçınılmaz olduğu görülüyor. Yılbaşında gerekli koşullar oluşmuştu ve asgari ücretin açlık sınırının altında kalması, bu koşulların çoktan mevcudiyet kazandığını gösteriyor.