Sosyal medya platformlarında, siyasetçiler, iş insanları ve sanatçıların yapay zeka teknolojisi kullanılarak görüntülerinin değiştirilmesi ve karşıt görüşlere ait söylemlerle yer alması, önlem alınmadığı takdirde ciddi sorunlar doğurabilir.
“Deepfake” olarak adlandırılan bu teknoloji, insanların inandıkları ve güvendikleri kişiler üzerinden dolandırıcılık ve hırsızlık yapılmasına olanak tanırken, aynı zamanda mağdurları şantaj gibi durumlara da maruz bırakabilmektedir. Gerçek gibi görünen görüntü ve sesler, endişeleri daha da artırıyor.
Yeni “İnfaz Yasası” hakkında TBMM’de yapılacak görüşmeler esnasında bu meseleye de değinilmesi gerektiği düşünülüyor. Bu sorunun özellikle dikkat çekici bir boyutu, siyasilerin bu durumdan en fazla etkilenecek kesim arasında yer alması.
Seçim dönemlerindeki bu tür manipülasyonlar, onurlarıyla yaşayan kişiler için büyük bir tehlike arz ediyor. Yurtdışı bağlantılı oldukları için bu tür hedef gösterme ve karalama amaçlı içeriklerin faillerini yakalamak her geçen gün daha da zor hale geliyor. Bu nedenle, devletin bir an önce yasal düzenlemeleri hayata geçirip gerekli önlemleri alması elzem.
Toplumun ahlaki değerleri dışındaki her türlü espri, sosyal medyada eğlenceli bir atmosfer yaratıyor. Ancak, “deepfake” yöntemi kullanılarak yapılan karalamalar, kötü niyetli bir eylem olarak farklı bir konu.
Örneğin, Yeni Zelandalı Milletvekili Laura McClure, bu duruma dikkat çekmek amacıyla beş dakikada yaratılan bir yapay zeka görüntüsünü mecliste paylaşmış ve rızaya dayanmayan bu tür deepfake içeriklerin üretilip paylaşılmasının suç sayılmasına yönelik yasa teklifine vurgu yapmıştır.
Ülkemizde de sosyal medya, toplum yararına kullanılmakta zorlanıyor ve “troller” tarafından yapılan yalan ve iftiralar, “deepfake” görüntülerinin yarattığı kaygıyı artırıyor. Sonuç olarak, sahaya bırakılan değerlerin çalınma ihtimali her zaman mevcut.
