Hayat, göz açıp kapayıncaya dek geçen ve bir anda elden kayıp giden bir mucizedir. İçinde milyonlarca anı, umut, sevinç ve zaman zaman hüzün barındıran bir yolculuktur. Her sabah uyandığımızda, önümüze serilen bir armağanla karşılaştığımızı fark etmemiz gerekir. Çünkü hiçbir gün, hiçbir an bir daha yaşanmak üzere geri gelmez. Her saniye eşsizdir; geri dönüşü yoktur ve değiştirilemez.
İnsan, çoğunlukla hayatın sonsuz olduğunu düşler. Yapacaklar listelerini ileriye atar, söyleyecek sözlerini yarına bırakır, sevdiklerine olan sevgisini “daha uygun” bir zamana erteler. Ancak bilmemiz gereken gerçek, hayatın bize asla sonsuz bir süre tanımadığıdır. Bir gün, aniden zamanın kaybettiklerimizi geri getiremeyeceğini idrak edeceğiz.
Hayat kısadır. Bu kısa yolculukta kırgınlıklara, pişmanlıklara ve zaman kaybına yer vermemek önemlidir. Seviyorsak, bunu ifade etmeliyiz. Özlediysek, aramalıyız. Kırdığımız birine özür dilemeliyiz. Zira kelimeler, sarılmalar ve sıcak bir bakış, erteledikçe son bulur. Geç kalmanın getirdiği ağırlık ise yüreğimizde derin izler bırakır.
Değerli olan yalnızca başarılar, kariyer basamakları veya biriktirdiğimiz eşyalar değildir. Asıl değerli olan, kalbimizi etkileyen anılardır. Bir dostun kahkahası, bir annenin sıcak bakışı ve bir çocuğun masum gülüşü, hayatın özüdür. Sahip olduklarımız değil, yaşadıklarımız bize gerçek bir zenginlik kazandırır.
Bu nedenle, hayatı küçük şeylerle büyütmek gerekir. Sabah kahvesinden alınan derin bir nefes, sokakta görülen bir kedinin gülümsemesi veya eski bir dostla yapılan kısa bir sohbet bile hayatın anlamını artırır. Mutluluk, büyük olayların değil, küçük anların bütünleşmesiyle oluşur.
Hayat kısa ve değerlidir, çünkü bir gün son bulacak. Ama biz hayata nasıl yaklaştıysak, geride kalanlar da bizi o şekilde hatırlayacak. Ya bir tebessüm olarak birinin hatırasında kalacağız ya da yaşanmadı denilecek pişmanlık dolu anlarla uğurlanacağız.
Elimizdeki tek gerçek ise “şimdi”. Geçmiş anılarımızda, gelecek ise belirsiz bir hayal. Ama şu an, elimizde bir hazine gibi duruyor. Onu nasıl değerlendirdiğimiz, yaşamımızın toplamını oluşturacak.
O halde, hayatı ertelemeyelim. Kalbimizi açalım, sevelim, affedelim, hayal kurmaktan vazgeçmeyelim ve cesaretle yaşayalım. Çünkü hayat kısa; ancak eğer onu sevgi, umut ve neşeyle doldurursak, o kısacık yolculuk sonsuz bir anlam kazanır.