Hayat, boş bir tuval gibi önümüze serilir. Doğum anımızdan itibaren elimizde bir fırça vardır, ancak onu nasıl kullanacağımızı öğrenmemiz zaman alır. Düşerek, deneyerek büyürüz. Kimi insanlar serbestçe karalamalar yaparken, kimileri dikkatlice küçük dokunuşlarla başlar. Her ne şekilde olursa olsun, o tuval yavaş yavaş dolmaya başlar; her bir çizgi ve renk, bir anıyı veya yaşanmışlıkları temsil eder.
Renkler tamamen bize aittir. Belki de mutluluk sarının sıcaklığında ifade bulur; huzurumuz gökyüzü mavisi ile belirginleşir. Tutku kırmızıyla, hüzün ise gri tonlarıyla bize kendini gösterir. Bazı günler doyasıya neşeliyken, bazı günler yaşamın zıtlıkları arasında kayboluruz. Her seferinde, tablo bizim eserimizdir. Başkaları önerilerde bulunabilir, eleştiriler yapabilir; ama fırça her zaman bizim elimizdedir.
Dışsal faktörler bazen bizi zorlayabilir. Ansızın bastıran bir fırtına, renklerin bulanıklaşmasına ve çizgilerin dağılmasına neden olabilir. Buna rağmen, pes etmemek gerekir. Her sanatçının kendi karanlık dönemleri olabilir; bu gölgeler tabloya derinlik katar. Unutulmamalıdır ki, gölgeler olmadan ışığın parlaklığı anlam kazanmaz.
Hayatın eşsiz yönlerinden biri, her yeni günde yeni bir renk ve dokunuş yapma fırsatının varlığıdır. Hatalar kaydedilmediğinde, onların üzerine yeni bir katman eklemek mümkündür. Belki de o hata, resmin en dikkat çekici ve anlam dolu kısmı haline gelir. Gerçek hayat da benzerlik taşır; yanlış seçimler yaptığımızda ve yönümüzü değiştirdiğimizde, aslında yeni bir anlam keşfetmiş oluruz. Acılar, sevinçler, dostluklar ve yalnızlıklar; hepsi bu resmin birer parçasıdır.
Bazen biraz geri çekilip tabloyu izlemek gerekir. Yakından bakıldığında sadece karmaşık çizgiler ve dağınık renkler görebiliriz; ancak biraz geri adım attığımızda o çizgilerin büyük bir anlam taşıdığını görürüz. Hayat da benzer bir yapıdadır. İçinde kaybolduğumuzda karmaşık ve zorlayıcı görünebilir; ama zamanla, yaşanılan deneyimlerle her şey yerine oturur.
Bir gün geldiğinde ve tuvalin tamamlandığını hissettiğinde, geriye dönüp baktığında “İşte bu benim hayatım,” diyebilmelisin. Her rengini sahiplendiğin, her fırça darbesinin senin imzanı taşıdığı bir eser. Belki kusursuz değildir ama samimidir, gerçektir. Çünkü onu sen yarattın; senin hayalinle, senin kalbinle…
Unutma; hayat bir resim yapma süreci gibidir ve hangi rengi seçeceğine yalnızca sen karar verirsin. Cesur ol, korkmadan renklerini kullan. Ve her ne olursa olsun, kendi tablonun sanatçısı olduğunu asla aklından çıkarma.