1. Haberler
  2. Spor
  3. Hesse’nin Bozkırkurdu: Yalnızlık ve Başkaldırı

Hesse’nin Bozkırkurdu: Yalnızlık ve Başkaldırı

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Şu günlerde Hermann Hesse’nin Bozkırkurdu romanını keyifle okuyorum. Bu eser, Siddharta ile kıyaslandığında farklı bir ustalık sergiliyor; roman, başından sonuna kadar bir yazarlık zanaatı olarak öne çıkıyor.

Hesse’nin romanında ana karakter, iki tür yaşam arasında gidip geliyor. Bir tarafta Harry, insan olan tarafı; diğer tarafta ise vahşi kurt, Bozkırkurdu. Harry, iki kişiliğe sahip olduğunu vurguluyor; koşullara göre insan ya da kurt olabilmekte. Ancak, Bozkırkurdu’nun analizi, bu iki kimliğin bir kurgu olduğunu savunuyor çünkü her birey, birçok ruh halinin bir araya gelmesinden oluşuyor.

Romanın temel temasının burjuva yaşamına başkaldırı olduğunu ifade edebilirim. Bu karakterin kurtlaşma isteği ya da ‘genel görgü’ kurallarının dışına çıkma arzusu, çoğunlukla orta sınıf burjuvanın ‘müspet görünen’ sahteliğine bir eleştiridir. Kuralların ihlali, burjuva hayatının zavallılığına karşı bir direniş anlamına geliyor.

Bununla birlikte, Bozkırkurdu, modern dünyada herkesi tatmin edecek bir burjuva hayatının dışına çıkmanın zorluğunu vurguluyor. Hayatın bir kahramanlık hikayesi olmadığını ve orta sınıfın sıradan hayatlarının dışına çıkmanın bir hayal olduğunu dile getiriyor. Modern dünya ve modern roman, yeni bir teknik çağın habercisi.

Harry, bohem bir yaşam süren ve intihar düşünceleriyle boğuşan bir karakter. Burjuva karşıtlığı ve soyluları küçümseme durumu, onun ‘öteki’ karakteri ile bir arada var oluyor.

Tam anlamıyla yalnızlığa gömülmüş, en küçük bir ilginin bile onu iyileştirebileceği bir karakterdir Hesse’nin Bozkırkurdu. Bu yalnızlık sadece entelektüel boyutta değil, aynı zamanda varoluşsal ve sınıfsaldır. Bozkırkurdu’nun gençliği de birçok gencinki gibiydi; geçmişteki sevinçleri ve hedefleri, artık içsel bir yalnızlık ve belirsizlikle yer değiştirmiştir. Harry’nin entelektüel yalnızlığı, Hermine ile tanışmasıyla yepyeni bir boyuta ulaşıyor.

Romanın önemli unsurlarından biri de Goethe meselesidir. Hesse, roman boyunca Goethe’den sıkça bahsediyor ve Harry’nin karakterine yapmış olduğu Goethe eleştirisi, Hesse’nin kendi sesi üzerinden şekilleniyor. Yani, Hesse, özellikle kendi köklerine sahip olduğu Goethe ile yüzleşiyor.

Bozkırkurdu’ndaki Hesse’nin üslubu ve metnin akıcılığı oldukça etkileyici. Bu anlatım tarzının bana, Thomas Bernhard’ın romanlarını hatırlattığını belirtmeliyim. Roman karakterlerinin içsel buhranları da Bernhard’ın yazım stilinden izler taşıyor.

Hesse’nin Bozkırkurdu romanındaki dil usta işçiliği ve profesyonelliği ile dikkat çekiyor. Bu başarıda Kâmuran Şipal’in çevirisinin de önemli bir rolü bulunuyor. Ancak, bazı bölümlerdeki amatörlük, Hesse’nin içsel monologları ile romana dahil oluyor. Bu görünürdeki acemilik, romanın edebi niteliğine gölge düşürmüyor; aksine, romana organik bir doğallık katıyor.

Romanın ilerleyen kısımlarında yer alan ‘katliam’ atmosferine sahip sahneler, insanlarla makinelerin çatışmasını da içeriyor. Hesse, okuyucuya oldukça farklı bir atmosfer sunuyor. Bu sahnelerin fantastik bir boyutu olduğunu söylemek mümkün.

Bozkırkurdu, okuyucuyu sürükleyen ve ilgisini sürekli taze tutan bir eser. Ancak kitabı okuyunca, bitmesini istemeyerek, yavaş yavaş sayfaları çevirmekten kendinizi alıkoyamıyorsunuz. Bu durum, iyi bir romanın vasfını taşımaktadır.

Gazi Giray Günaydın

[email protected]

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış

Hesse’nin Bozkırkurdu: Yalnızlık ve Başkaldırı

Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Atakum Gazetesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!