Ukrayna’nın Rusya’ya, İsrail’in ise İran’a aynı yöntemlerle ağır darbeler indirmesi, Türkiye’nin TUSAŞ, HAVELSAN ve BAYKAR ile yürüttüğü, ASELSAN ve diğer yerli girişimlerle desteklenen İHA ve SİHA projelerinin önemini bir kez daha gözler önüne sermiştir.
Türk Silahlı Kuvvetleri, 1993 yılında ilk insansız hava aracını envanterine almıştı. O zamanlar bu İHA’lar Amerikan üretimiydi. Ancak zamanla, ABD firmaları, Türkiye’nin İHA satın alımını engellemeye çalıştı ve TSK, ihtiyaçlarını İsrail yapımı HERON’larla karşılamak zorunda kaldı.
HERON’ların terörle mücadelede etkin olarak kullanılması sırasında, topladığı bilgilerin Amerikalılar ile paylaşıldığı yönündeki şüpheler ise endişe yaratıyordu. İddialara göre, bu bilgilerin PKK’ya sızdırıldığına dair algılar mevcuttu.
Bütün bunlar, Türkiye’nin terörle mücadelesine olumsuz etki ediyordu.
TUSAŞ’ın ürettiği ANKA’nın yanı sıra, BAYKAR’ın Bayraktar TB2’si, HAVELSAN’ın BAHA’sı ve ASELSAN’ın insansız hava araçları TSK envanterine girdiğinde; PKK ve uzantılarının etkisi büyük ölçüde kırıldı. Irak ve Suriye’deki başarılı operasyonlar dikkat çekti.
Azerbaycan’ın Karabağ’da Ermenistan işgaline son vermesinde yerli İHA ve SİHA’ların rolü de inkar edilemez bir gerçektir.
Bu başarılara bazıları mesafeli yaklaşsa da, dost ve düşman ülkeler bu durumun farkındadır.
Son günlerde yaşanan Rusya ve İsrail olayları, ülke içindeki olası casusluk faaliyetlerinin önemini yeniden gündeme getirmiştir.
Nokta atışı hedefler için yalnızca teknolojinin yeterli olmadığı aşikardır.
Rusya ve İran’daki operasyonlar, içeriden sağlanan destek sayesinde bu kadar rahat bir hazırlık dönemi geçirildiğinin göstergesidir. Ukrayna ve İsrail, düşman bir ülkede bu denli geniş çaplı üsler kurma fırsatını bulabilir miydi?
Hem Ukrayna hem de İsrail’in istihbarat birimleri, bu tür operasyonlarda öne çıkmıştır.
Örneğin, İsrail’in bir gecede 20 İranlı üst düzey komutanı hedef alması, belli ki iç bilgilerle mümkün olmuştur.
Bu durum, savunma sanayisinin teknolojik ilerlemeleri ile gurur duymak gerektiğinin yanı sıra, casusluk faaliyetlerine karşı da uyanık olmamız gerektiğini hatırlatıyor.
Unutulmamalıdır ki, omuzunda kamera ile görüntü toplayan herhangi bir yabancı, sıradan bir “turist” olamaz.
Bu sebeple, sorulan sorulara ve alınan görüntülere dikkat edip devleti bilgilendirmek, vatansever bir bireyin sorumluluğudur.