Türkiye’deki hastanelerde sıkça karşılaşılan bir durum, hastalara el yıkamanın önemi üzerine hazırlanan broşürlerin lavaboların duvarlarına asılmasıdır. “Elinizi böyle yıkayın, parmak aralarını şöyle temizleyin” gibi talimatların yer aldığı bu afişler, 6-7 yıl tıp eğitimi almış ve ardından 5 yıl uzmanlık yapmış hekimler için bir mizah unsuru haline gelmiştir.
El yıkamanın toplum sağlığı açısından kritik bir rolü olduğu kesin. Hastalıkların birçok farklı yolu olduğu biliniyor ve eller, bu yolların başında geliyor. Her hasta muayenesinden sonra hekimlerin el yıkaması kaçınılmaz. Ancak, her lavaboya bu tür afişlerin asılması, aslında sağlık profesyonellerine bir hatırlatma olarak sunuluyor gibi görünüyor.
Kronik hastalar için ilaç muafiyeti raporları, sürekli kullanmaları gereken ilaçlara erişimleri konusunda kolaylık sağlamak amacıyla çıkarılmakta. Ancak bu raporların hazırlanmasında hâlâ bazı klişelere bağlı kalınması gerekiyor. Örneğin, bazı ilaçların raporlarında mutlaka “sülfonil ürea ve metformin ile yeterli glisemik kontrol sağlanamamıştır” ifadesinin yer alması şart. Bu tür ezberlerin, günümüzde teknolojinin ve yapay zekanın hâkim olduğu bir dünyada zorla dayatılması, sorgulanabilir bir durum.
D vitamini eksikliğinin ICD kodunun kesinlikle D55.9 olması gerektiği gibi kurallar, sağlık hizmeti sunumunda bazen geçerli ve doğru bilgilerin girmesini engelleyebiliyor. Örneğin, hipertansiyonu olmayan bir hastaya 100 mg Aspirin verilmesi gerektiğinde, hipertansiyon tanısı eklemek zorunda kalınıyor. Ayrıca, kas ağrısı yaşayan ve magnezyum eksikliği bulunan bir hastaya otomatik olarak miyalji tanısı konulması gerekiyor.
Öz ve biçim arasındaki ilişki, yıllardır tartışılan bir konudur. Bu iki kavram, birbirini belirler; öz, biçimi tanımlar ve biçim, özün dışa vurumunu sağlar. Ancak, sağlıklı bir sağlık sistemi oluşturmak için bu ikisinin birbirinden bağımsız düşünülmemesi gerektiği açıktır.
Hastanelerde hemşirelerin, hasta bakımını sağlamak yerine yüzlerce form doldurmak zorunda kalmaları, sağlık hizmetlerinin niteliğini sorgulatıyor. Eğer kağıt üzerinde düzen sağlamak için çaba gösterirken, gerçek hizmet kalitesi düşerse, bu durumu kabul etmek mümkün değildir. Eksikliklerin ve sorunların farkına varmak, sağlık hizmetlerinde kalitenin artırılması açısından önemlidir.
Farklı bir yaklaşım ise, özün ve işin esasına odaklanan, insan odaklı ve güvene dayalı bir sistemin oluşturulmasıdır. Böylelikle, sağlık hizmetlerinin daha etkili ve faydalı hale gelmesi sağlanabilir. Sürekli değişen ve gelişen bu sistemde, özeleştirinin önemi her zaman göz önünde bulundurulmalıdır.