1. Haberler
  2. Spor
  3. Sosyal Bilimlerin Geleceği: Tarihsel Bir Bakış

Sosyal Bilimlerin Geleceği: Tarihsel Bir Bakış

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Liseye başladığımda elimdeki bir kitap, Gulbenkian Komisyonu tarafından hazırlanan “Sosyal Bilimlerin Yeniden Yapılanması Üzerine Rapor” başlıklı çalışmalardan oluşuyordu. Bu rapor, sosyal bilimlerin çeşitli yönlerini tarihsel bir bakış açısıyla ele alarak, bu alanın içinde bulunduğu tıkanıklıklardan kurtulup geleceğini inşa etme yollarını araştırıyor.

1990’lı yıllarda, merkez üssü Lizbon olan Calaouste Gulbenkian Vakfı bünyesinde, Immanuel Wallerstein gibi altı sosyal bilimci, ikisi doğa bilimci ve iki insan bilimleri alanında uzman akademisyenden oluşan bir grup, Sosyal Bilimleri Açın adıyla yayımlanacak entelektüel tartışmalar gerçekleştirdi. Bu tartışmalara Soğuk Savaş’ın sona erdiği, Sovyet hegemonyasının zayıfladığı ve neoliberal dönemin başladığı bir zamanda çıkıldı. 1990’lı yıllar, modern çağın neoliberal bir kimlik kazanarak tam anlamıyla modernleştiği dönemi temsil ederken, teknik dünyanın yerini teknoloji dünyasına bıraktığını ifade edebiliriz.

Sosyal bilimlerin modern dünyaya ait bir girişim olduğunu vurgulamak önemlidir. Bu disiplini şekillendiren unsurlardan birisi, tarih boyunca yazıya geçirilmiş olan ‘sözlü bilgeliğe’ dayanmaktadır. Ancak sosyal bilimler, bilimsel doğruları araştırma çabası ile vahiy ve akılla belirlenmişlerin ötesinde doğrular arayışına yönelmiştir.

Kitapta, üniversite kavramının evrimi ve son 400 yılda yaşanan tarihsel dönüşümler üzerinde de önemli değerlendirmeler yer alıyor. ‘Bilim’ kavramının öncelikle doğa bilimlerinden hareketle oluştuğunu belirtmek gerekir. Ayrıca, üniversitenin tarihsel sürecinde, Hıristiyan Avrupa’da dinle bağlantılı bir değerlendirme söz konusu iken; 1800’lerden itibaren teoloji fakültelerinin önemini yitirmesi ve felsefe fakültelerinin din araştırmalarına yönelmesi gözlemlenmiştir.

19. yüzyılın entelektüel tarihinde bilginin disiplinlere ayrılması ve meslekleşmesi, önemli bir dönüm noktasıdır. ‘Bilim’ kavramının bu sınıflandırmayı beraberinde getirdiği düşünülebilir. Sosyal bilimler de bu bilimsellikten payını almıştır.

Burada, Fransız Devrimi üzerine bir parantez açmak gerekir. Bu olay, ilk kez kültürel bir altüst oluş yaratarak siyasal ve sosyal bir meşruiyet kazanmıştır. Fransa ve Büyük Britanya, sosyal bilimlerin bugünkü şekil almasına büyük katkı sunmuştur. 1800’lerden sonra modern sosyal bilimlerin temellerini atmaya çalışanlar, model olarak Newton fiziğini seçmişlerdir.

Çalıştay kitabından edindiğimiz bilgilere göre, sosyoloji disiplini iktisat alanından türetilmiştir. Ayrıca, siyaset bilimi, sosyolojiden sonra şekillenmiştir. Bu gecikmenin sebebi, hukuk fakültelerinin bu alanda uzun süre tekelci bir yapı sürdürmesinde yatmaktadır. Tespit edebildiğimiz gibi, sosyal bilimlerin tarihi kuruluşu, Avrupa dogmatizminden kapitalist ekonomi ve üniversite kurumlarına doğru bir geçiş sürecini içermektedir.

Bu kısa kitap, entelektüel derinliği bakımından oldukça zengin. Önümüzdeki yazılarda sosyal bilimler üzerine daha fazla düşüncelerimi paylaşmayı umuyorum. Bu nedenle, şimdilik sosyal bilimler üzerine tartışmaları ilk bölümle sınırlı tutmayı uygun buluyorum.

Gazi Giray Günaydın

[email protected]

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
Sosyal Bilimlerin Geleceği: Tarihsel Bir Bakış
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Atakum Gazetesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!