Uzun yıllardır tanıdığım ve bazı dönemlerde eleştirdiğim Samsunspor A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Yüksel Yıldırım, geçtiğimiz akşam yaygın TV’nin spor programında konuk oldu. Programı izlerken, “reyting” uğruna ortaya konulan durum karşısında “yuh olsun”
Program moderatörü bile yaşanan olaylardan sıkılmış gibi görünüyordu ve “Bir kahve molası verelim” diyerek durumu toparlamaya çalıştı. Reklamlara geçildiğinde ise ben de programı kapatma gereği hissettim. Moderatör haricinde 3 spor adamı tarafından Yıldırım’a yöneltilen sorular, bence son derece “kışkırtıcı”“reyting”
Yıldırım’a sorular yöneltiliyor fakat onun cevap vermesine engel olunuyordu. Bir noktada, Yıldırım’ın gergin olduğunu hissettim. Bu ruh haliyle, ağzından yanlış anlaşılabilecek sözler çıkabileceği kaygısını taşıdım. “Çok paran var, yarısını transfere harcasana” ifadesinden “Galatasaray’a başkan olacak mısınız?” sorusuna kadar tüm sorular, Yıldırım’ı çileden çıkaracak türdendi.
Programda, “gırgır”“nevi şahsına münhasır” bir kişilik olarak tanımlanabilir. Zira geçmişte, eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile bile davalık olmuştu. Bu nedenle, programa dair hissettiğim endişenin sebebi de oldukça belirgindi.
Çünkü Yüksel Yıldırım’ın yapacağı bir hatanın Samsun’u etkileme potansiyeli bulunuyordu. Bu denli büyük bir güce sahip olan ve sık sık gündemde yer alan birinin, sosyal medyada “linç”
Meşhur bir hikayeden örnek verirsek, ne demek istediğim daha iyi anlaşılır. Papa, Londra ziyareti esnasında uçaktan inerken gazetecilerden biri ona “Genelevi ziyaret edecek misiniz?” diye sordu. Uçak yolculuğunun getirdiği yorgunlukla, Papa gazeteciye “Londra’da genelev var mı?”“Papa, uçaktan iner inmez; Londra’da genelev var mı diye sordu”
Bu durumu yeterince açıklayıcı bir örnek olduğunu düşünüyorum.